10 Kasım 2008(Atatürk Haftası Konuşması)
Sayın okul müdürüm, müdür yardımcılarım, öğretmen arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerim;
Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük komutan ve eşsiz devlet adamı Yüce Önderimiz Atatürk'ü, ölümsüzlüğe uğurladığımız günün 70'inci yıl dönümünde özlemle anıyoruz.
Üç kıtada küstürdüğümüz güneş iki yüz yıllık zor bir dönemin ardından ancak Samsun’da tekrar yüzümüze gülümsemiştir. Atatürk; bir tuğ misali Türk Milletiyle beraber; Amasya’dan Erzurum’a; Erzurum’dan Sivas’a devlet kurmuş hanlardan el alarak Anadolu’da yeniden milletini ayağa kaldırmıştır.
Ankara’da meclisin tahta sıralarından; sobalı odalarından düvel-i muazzama ya “ Yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden” Türk Milletini yok etmenin mümkün olmadığı gösterilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü; başarılı bir asker, devrimci bir devlet adamı olarak tanımlamak mümkündür ancak onu diğer başarılı asker ve devlet adamlarından ayıran en önemli özelliği; kendi şahsi kaderini, milletinin kaderiyle birleştiren; ufukları aşan ileri görüşüyle modern Türkiye’nin temellerini çok sağlam atan bir lider olmasıdır.
İstiklal Savaşımızın temel ilkesi olarak söylediği “ Ya istiklal ya ölüm” bu ortak kaderin adeta tescili, tapusu gibidir.
Milletin makûs talihini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır ilkesi; Onda milletinin her zorluğu aşacak güce, çelikleşmiş istiklal ve vatan aşkına olan inancın bir göstergesidir.
O, Türk insanının büyük meziyetlerini harp meydanlarında yakından görmüş, Çanakkale cephesinde Mehmetçiğin öleceğini bile bile düşman üzerine atıldığına şahit olmuş, harp meydanlarında tanıdığı diğer ülkelerin askeriyle karşılaştırma imkânı bulmuştur.
Ama unutulmamalıdır ki; Türk milletinin de dünya tarihinde örneğine pek rastlanmayan; kendisine “ölmeyi” emreden bir komutanı vardı. Bu nedenle büyük Atatürk çoğu kez risk sayılabilecek girişimlerde bulunurken nasıl bir millet için, nasıl bir millet ile yola çıktığını çok iyi biliyordu.
Atatürk, genç sayılabilecek yaşta vefat etmesine rağmen, az zamanda çok işler yapmış; büyük eserler bırakmıştır.
*1915 de İngilizlere Çanakkale’de tarihlerinin en büyük yenilgilerinden birini yaşattığını,
*1918 yılında ise I.Dünya Savaşında yenilgi yüzü görmeyen tek Osmanlı generali olduğunu
*1918’den 1922’ye dört yıl boyunca milletini etrafına toplayarak emperyalist güçlerin desteklediği işgalci Yunan güçlerini yenerek ulusuna bağımsızlık yolunu açtığını,
*1923 yılında Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları üzerinde Türkiye Cumhuriyetini kurduğunu.
*Ektiği demokrasi tohumları sayesinde Türk Milleti içeride ve dışarıda birçok zorluklara göğüs gerdiğini,
*İlke ve inkılâplarıyla muasır bir ülke yaratmaya çalıştığını lütfen unutmayalım.
Son söz olarak ifade etmek isterim ki:
Türk Milleti için yaptıklarını anlatan eserler kütüphaneleri dolduran; Mete Han, Atilla, Alparslan ve Fatihler gibi yüzyılların kaderini etkileyen; büyük Türk devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya sonsuz bir teşekkür ifadesi olarak Türk Milleti ; “Atatürk” ismini vermiştir. Gerçek devlet adamlığı, bir milleti olduğu biçimden, olması gereken biçime dönüştürme sanatıysa eğer; bütün dünya şahittir ki Atatürk bunu başarmıştır. Kendisiyle yapılan bir mülakatta; “Mutlu musunuz?” sorusuna “Mutluyum, çünkü başardım” deyişi bundandır.
Bugün Türk istikbalinin evlatları olarak; düşüncelerde ve gönüllerde filizlenen ülkünle, ilke ve inkılâplarınla aydınlattığın uygarlık yolunda kararlı ilerleyişimizi sürdüreceğimize manevi huzurunda bir kez daha söz veriyoruz.
Serdar ŞEN
